Çocuklarınıza Öfke Kontrolünü Öğretmenin Yolları

cocuklariniza-ofke-kontrolunu-ogretmenin-yollari

1960lı yıllarda Harvard’lı bir yüksek lisans öğrencisi öfkenin doğasına dair çığır açan bir buluşa imza attı. Jean Briggs Kuzey Kutup dairesine gitti ve Eskimolarla birlikte 17 ay boyunca yaşadı. Briggs’in fark ettiği en önemli şey yetişkinlerin sinirlerini kontrol etme konusundaki becerileriydi. Eskimolar için küçük bir parça hayal kırıklığını veya kızgınlığı göstermek zayıflık olarak görülüp çocukça algılanıyordu.

Geleneksel Eskimo ebeveynliği dünya üzerindeki en anaç ve hassas ebeveynlik anlayışı sayılabilir. Hatta öyle ki bebeklere özel bir öpme şekilleri vardır. Çocuklara bağırmak veya sesini yükseltmek asla yapılmayan şeylerdendir. Bir çocuğu azarlamak veya ses tonunu yükselterek konuşmak Eskimo kültürünce uygun bir davranış olarak görülmemektedir. Briggs bir Eskimo yerlisinin konu hakkında fikirlerini şöyle aktarıyor. “Çocuklar küçük olduklarında onlara bağırman sorunu çözmez, yalnızca senin kalp atışını hızlandırır.”

Bir çocuk vurduğunda veya ısırdığında da bağırıp bağırmadıkları sorulduğunda şöyle söylüyorlar.

“ Küçük çocuklar söz konusu olduğunda, sizi bilerek zorladıklarını düşünürsünüz ama durum böyle değildir. Onlar bir şeye üzülmüşlerdir ve sizin de o üzüldükleri şeyi bulmanız gerekir.”

Klinik psikolog Markham   ebeveynlik hakkında şunları söylüyor: Bir çocuğa bağırdığınızda veya  sinirlenmeye başlıyorum dediğinizde çocuğa kızgınlığı ve kızgınlık durumunda bağırmayı öğretmiş oluyorsunuz.  Kızdığımızda onlara bağırarak kızdıkları zaman bağırmayı ve sorunların bu yolla çözüleceğini göstermiş oluyoruz. Tam tersine kendi sinirini kontrol edebilen ebeveynler, çocuklarına sinirlerini kontrol altında tutabilme konusunda yardımcı olabiliyorlar. Çocuklar duygularını kontrol edebilmeyi ailelerinden  öğreniyorlar.

Eskimolar çocuklarının disiplinini bağırmak veya kızmak yerine hikaye anlatıcılığıyla sağlıyorlar. Bu hikâyeler bilinen masallardan ziyade, nesilden nesle geçen sözlü hikayelerden oluşuyor ve çocukların davranışlarını şekillendirmek için kullanılıyor. Örneğin bir anne çocuğuna sürekli deniz kenarına gitme diyerek bağırmak yerine denize dair hikayeler anlatarak çocuğun denizden uzak durmasını sağlıyor. Hikayeler hem eğlenceli oluşlarıyla çocuklara hitap ediyor hem de öğrenme sürecini hızlandırıyor.

Mesela bir çocuk sinirli bir hareket sergilediğinde, birine vurduğunda veya bağırdığında, herhangi bir cezalandırma söz konusu olmuyor. Bunun yerine ebeveynler çocuğun sakinleşmesini bekledikten sonra o sahnenin canlandırmasını yapıyorlar. Böylece çocuğun mantıklı düşünme becerileri kazandıracak deneyimler elde etmesini sağlamış oluyorlar. Ebeveyn çocuğun sergilediği davranışı kendini çocuğun yerine koyarak tekrar canlandırıyor ve bu etkinlik genellikle bir soruyla başlıyor. Ebeveyn sorduğu sorularla çocuğa davranışlarının gerçek hayattaki sonuçlarını sorgulaması konusunda yardımcı oluyor, bu sayede çocuklar duygusal olarak güçlü olmayı öğrenerek bir çeşit dengeye ulaşıyorlar.

Dramanın asıl işlevi, çocuk kızgın olmadığı durumlarda çocuğa kızgınlığını kontrol edebileceği bir alan yaratmaktır. Bu uygulama çocukların kızgınlığını kontrol etmeleri için önemlidir çünkü bir kez sinirlendikten sonra sakinleşmek o kadar kolay değildir. Diğer yandan beynin kızgınlık yerine koyabileceği diğer olası duyguları deneyimlemesine de olanak sağlar.

Kaynak: https://www.npr.org/sections/goatsandsoda/2019/03/13/685533353/a-playful-way-to-teach-kids-to-control-their-anger

Facebook
Twitter
LinkedIn
Pinterest