Cinsel Saldırı ve Cinsel İstismar Hükümlülerinde Cinsel Dürtüler

cinsel-saldiri-ve-cinsel-istismar-hukumlulerinde-cinsel-durtuler

Cinsel Saldırı ve Cinsel İstismar Hükümlülerinde Cinsel Dürtüler

Merkezimizin psikologlarından Vesile Çetin Kazak 2012 yılında cezaevinde hükümlü bulunan cinsel saldırı ve cinsel istismar hükümlülerinin ilk dönem anne çocuk ilişkileri, agresyon ve cinsel dürtüleri, kendilerine yönelik algıları ve toplumsal algıları arasındaki benzerlikleri ve farklılıkları görmek için bir araştırma yapmıştır. Araştırma sonunda çarpıcı sonuçlar elde edilmiştir.

Cinsel saldırı; rızası olmayan veya herhangi bir sebepten dolayı, rızası kabul edilmeyen bir kişiye , fiziksel güç kullanımı, tehdit, korku, hile ve kandırma gibi zorlamalarla cinsel içerik taşıyan bir davranış uygulanmasıdır.

Cinsel istismar; bir erişkinin cinsel gereksinim ve isteklerini karşılamak için çocukları cinsel haz aracı olarak kullanmasıdır.

Araştırma grubu Ceza infaz kurumunda bulunan cinsel suç hükümlüleri arasından cinsel saldırı suçundan bulunan 10 hükümlü ile cinsel istismar suçundan bulunan 10 hükümlünün suç öyküleri ve sosyo-demografik özellikleri değerlendirilerek belirlenmiştir.

Araştırmaya katılan hükümlülerin her biri ile ön görüşme yapılmıştır. Ön görüşme sırasında hükümlüleri tanımak için kurum içinde kullanılan tanıma-takip formu doldurularak, geçmiş öyküleri, sosyo-demografik bilgileri, suç öyküleri hakkında bilgi alınmıştır. Ön görüşme sonrasında bir hafta sonrasına Rorschach Projektif Testi randevusu verilerek Rorschach Testi uygulanmıştır.

Araştırma Sonucuna Göre;

İki grubun gerçeklik algılarının yerinde olduğu gözlenmiştir.

İki grubun agresyon ve cinsel dürtü yatırımları karşılaştırıldığında cinsel istismar hükümlülerinde libidinal(cinsel) dürtülerin yoğun olduğu, cinsel saldırı hükümlülerinde ise agresyon(öfke) dürtüsünün yoğun olduğu gözlenmiştir.

İki grubunda özdeşleşme nesnelerinin zayıf olduğu gözlenmiş olup, bu durum bu kişilerin duygusal ilişkide, bağlanma da yaşayabileceği güçlükleri düşündürtmüştür.

İki grubun da içgörülerinin zayıf olduğu, entellektüel dünyalarının zayıf olduğu, zihinsel süreçlerinin sınırlı düzeyde olduğu gözlenmiştir.

İki grubun ilk dönem anne çocuk ilişkileri kartlara verilen yanıtlar üzerinden değerlendirildiğinde cinsel istismar hükümlülerinde daha kaygılı, yapışık, ayrılma da zorluk yaşanan bir ilişki gözlenmiş olup; cinsel dürtülerin çok aktif olduğu gözlenmiştir. Bu durum da çocuklukta yaşanmış olabilecek cinselliğe dair bir travmayı düşündürmüştür. Cinsel saldırı hükümlülerinin kartlara verilen yanıtları değerlendirildiğinde ilk dönem anne çocuk ilişkisinde agresyon dürtülerinin daha yoğun olduğu, kendi bedenlerine daha çok odaklandıkları, bedenlerinde bir parçalanmışlığın yoğun olduğu gözlenmiştir.

İki grubun toplumsal dünyayı algılayışlarına bakıldığında, buna dair kartlarda şok yaşadıkları, bu kartları cevaplamakta güçlük çektikleri gözlenmiştir. Verilen yanıtlar da da agresyon ve yıkıcılığın önplanda olduğu gözlenmiştir. Bu durumda bize bu kişilerin toplumsal kurallara uymakta güçlük çekebileceğini düşündürmüştür.

Araştırmanın sonucu genel olarak değerlendirildiğinde araştırma da gözlemlenen en önemli bulgu cinsel istismar hükümlülerinin cinsel dürtülerinin aktif olması, cinsel saldırı hükümlülerinde ise cinsel dürtülerden ziyade agresyon(öfke) dürtülerinin yoğun olmasıdır. Cinsel saldırı da bulunan kişilerin amacı cinsel hazdan ziyade karşıdaki kişi üzerinde güç, kontrol, zorbalık ve hakimiyet kurma isteğidir, cinsel istismar uygulayanların ise eylemlerinin cinsel şiddet içerdiği gözlenmiştir.

Ayrıca iki grubun kartlara verdikleri yanıtların içeriklerinin kısır olması, kartlar üzerinden içgörü dünyalarında, entellektüel ve zihinsel yapılarında gözlenen sınırlılıklar; bu kişilerin uyguladıkları cinsel istismar ve cinsel saldırı eylemleri karşısında olay sonrasında durumu muhakeme ederek pişmanlık duygusu hissetme durumlarının zayıf olabileceğini düşündürmüştür.

Öncelikle bu kişilerin üstbenlik, toplumsal yapılanmaları zayıf olduğu için yapılan eylemin ardından suçluluk duygusu hissetmemektedirler bu sebeple cinsel istismar, cinsel saldırı eylemleri bir defayla kalmamakta, tekrar tekrar gerçekleşmektedir. Toplumsal algı yapılanmaları zayıf olduğu için cezaevinde cezasını çekmek de caydırıcı olmamaktadır.

Cinsel saldırı eyleminde bulunan kişilerde uygulanan eylemde amacın cinsel haz arayışı olmaması, temelde yoğun bir agresyon (öfke) dürtüsünün boşalımı olması sebebiyle bu altta yatan agresyon dürtüsüne yönelik bir çalışma planı belirlenmelidir.

Tabiki en önemli sonuç üstbenlik yapılanması gelişmemiş bu kişiler için cezaevinde ceza çekiyor olmalarının bu suçu tekrar işlememek için bir caydırıcı etki yaratmadığıdır. Bu kişilerin cezaevlerinde yoğun bir psikolojik tedavi sürecinden geçmeleri gerekmektedir. Tahliyelerinden sonra da düzenli psikolojik olarak takiplerinin devam ettirilmesi gerekmektedir.

Facebook
Twitter
LinkedIn
Pinterest

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir